21 Mayıs 2010 Cuma
Çocukların Hayal Dünyası
Bugün fujinin okuluna kitap okumaya gittim. Onlara Hamdi hikayelerinden birini okudum. Konusu Hamdinin utangaçlığını nasıl yendiğiydi. Kurabiyelerinin içinde bir sürpriz saklıymış, bu sürpriz Hamdiye gelmiş, ama utanıp söyleyemediğinden, sürprizi cebine saklamış ve kurabiye tacını takamamış. Velhasıl hikaye devam ediyor, Hamdi cesaretini topluyor falan filan, the end. Çocuklar sorulara başladılar. Utangaçlığı falan ana konu tamamen unutuldu. Sürprize ne oldu, Hamdinin cebinde mi kaldı, bir önceki hikaye kitabında hamdinin gözlüğü vardı şimdi nerede, neden takmamış şeklinde sorular peşi sıra gelirken, ortalardan bir kara kız çıktı ''hadi ama biz oyuncak müzesine gidicez, yetişemeyeceğiz kapanacak sonra, gidin siz!'' dedi de kurtuldum:) Çocukların hayal dünyası müthiş gerçekten.
19 Mayıs 2010 Çarşamba
Yeşil Oba Piknik (www.yesilobapiknik.com) a ne olmuş?
Biz ilkbaharda ve yazları genelde yeşiloba piknik yerine gideriz. Çocuklar orada kazlarla oynar, ata biner, parkında vakit geçirir, yeşilliklerde koşturur, biz de mangalımızı yapar, temiz hava alır, bir kaç kadeh içer, eğleniriz.
Bu sene sezonu geç açtık biraz. Hayalkırıklığına uğradık. Sandalyeler masalar leş gibi. Bahçeye hiç bakılmamış. Çocuk bahçesinin demirleri pas içerisinde, ha düştü ha düşecekler diye hop oturup hop kalkıyorsunuz. Şimdiye kadar 4 kişi gidip 150 TL üzerinde para ödediğimiz olmamıştı. Bu sefer her zamanki gibi çok rakı da içmedik, 20 lik söyledik. Köfte ve pirzola yedik birer kilo, iki yoğurt, iki patates kızartması, iki de çoban salatası vardı. 280 TL hesap geldi, şaşırdık kaldık. Bu ne yaa diyince ete çok zam geldi cevabını aldık. Düğünler için fiks menüsü bile tüm bumları ihtiva edip 35 TL iken, bu rakkam karşısında afalladık. Pes dedik birbirimize bilseydik develiye giderdik. En azından doğru düzgün meze ve et yederdik, düzgün bir servis alırdık, üstümüz başımız kokmazdı. Neydi istediğimiz, aman yeşillik olsun, temiz hava alalım. Artık isminde piknik geçen işletmelerin fiyatı bile bu olduysa, eski pikniklere dönmenin zamanı geldi demektir.
Bu sene sezonu geç açtık biraz. Hayalkırıklığına uğradık. Sandalyeler masalar leş gibi. Bahçeye hiç bakılmamış. Çocuk bahçesinin demirleri pas içerisinde, ha düştü ha düşecekler diye hop oturup hop kalkıyorsunuz. Şimdiye kadar 4 kişi gidip 150 TL üzerinde para ödediğimiz olmamıştı. Bu sefer her zamanki gibi çok rakı da içmedik, 20 lik söyledik. Köfte ve pirzola yedik birer kilo, iki yoğurt, iki patates kızartması, iki de çoban salatası vardı. 280 TL hesap geldi, şaşırdık kaldık. Bu ne yaa diyince ete çok zam geldi cevabını aldık. Düğünler için fiks menüsü bile tüm bumları ihtiva edip 35 TL iken, bu rakkam karşısında afalladık. Pes dedik birbirimize bilseydik develiye giderdik. En azından doğru düzgün meze ve et yederdik, düzgün bir servis alırdık, üstümüz başımız kokmazdı. Neydi istediğimiz, aman yeşillik olsun, temiz hava alalım. Artık isminde piknik geçen işletmelerin fiyatı bile bu olduysa, eski pikniklere dönmenin zamanı geldi demektir.
18 Mayıs 2010 Salı
Hasankeyf

Hasankeyf gerçekten büyüleyici bir yer. Kayalara oyulu mağaralarda yaşamı hayal etmek, eski bir çok kavmin izlerini görmek. Bu tarihi değerin sular altında kalacağını ve belki de son ziyaret eden kişilerden biri olduğunu bilerek dolaşmak çok ürkütücü ve çok yazık. Tarihin HES projeleri ile kanlı savaşını izliyorsunuz.
“Hısnıkeyfa”olarak anılan bu şehrin adı, “Kaya Kale” şeklinde tercüme ediliyor. Çeşitli kaynaklarda her kavmin kendi dilinde farklı telaffuz edildiği görülmekte. ''Korunmaya müsait” anlamına geliyor. Kale yekpare taş kitlenin oyulması suretiyle oluşturulmuş. Hasankeyf’in ne zaman kurulduğu, eldeki bilgi ve belgelerin yeterli olmaması nedeniyle karanlıkta kalmış. Kuruluşu hakkındaki görüşler bir ihtimal olmaktan öteye gitmemiş. Şehrin jeolojik yapısı ile mesken olarak kullanılan çok sayıdaki kayalara oyulmuş konutları (mağaralar)Hasankeyf’in Urartu dönemine kadar uzanan bir yerleşim merkezi olduğunu göstermekte.
Artukluların, Eyyübilerin, Moğolların (tahrip anlamında:)), Akkoyunluların vb. bir çok topluluğun izlerini taşıyan bu tarihi şehiri mutlaka görmelisiniz. Hasankeyf, Bağdat'a kadar akıp giden Dicle nehrinin kenarında. Bu özelliği şehre ticari açıdan önemli bir avantaj sağlamış. Ticari mallar nehir yolu ile güneye ulaştırılarak satılıyor karşılığında alınan mallar Hasankeyf’e getiriliyormuş.
Ilısu Barajı suları altında kalacak bu şehri bize rehberimizden önce yanımıza gelip kolumuza yapışan yörenin çocukları anlattı. O kapkara gözlerini kocaman açıp, ellerini kullanarak hızlı hızlı anlatımlarıyla ve üç kuruş belki veririz beklentisiyle içimizi erittiler. Burası sular altında kalınca siz napıcaksınız diye sorduğumda ''Abla şu köprünün dibindeki evi görüyor musun? Devlet bize taşınmamız için para verecek. En çok da bu gösterdiğim evdekilere verecek. Onlar çok şanslı. Biz de para alacağız ve yeni evimize taşınacağız.'' dedi mutlulukla.
Hasankeyfte gerçekler yüzümüze öyle bir çarptı ki, hasankeyfin sular altında kalmaması için imza toplayan, toplu hareketlere katılan herkese çok teşekkürler...

Sonunda Okul Seçimimizi Yaptık!
Şimdi diğer annelere belki bir yardımım dokunur diye kendi görüşlerimi paylaşmanın tam zamanı. Doğru mu yaptık yanlış mı yaptık bilemiyorum. Yaşayarak göreceğiz.
Biz Anadolu Yakasında oturduğumuzdan benim aktaracaklarım bu okullarla sınırlı. Bir çok anne ile görüştüm seçimimi yaparken. Onların bana aktardıklarını da paylaşacağım sizlerle.
Okul seçiminde iki önemli unsur var:
1- Siz bir okuldan ne bekliyorsunuz?
- OKS hakkındaki düşünceleriniz, sınavları ne kadar önemsediğiniz, disipline bakış açınız vb. sizin için ne kadar öncelikli?
- Yoksa ben çocuğumun sınav maratonuna girmesini pek istemiyorum. Benim için önemli olan özgür düşünen sosyal bir birey olması diye mi düşünüyorsunuz?
2- Sizin çocuğunuz nasıl bir birey?
- Zora gelebilir mi? Çabuk pes eder mi? Strese dayanıklı mı? Yarışmayı seviyor mu?
- Yoksa duygusal mı? Hassas mı? Başarısızlık onu çok etkiler mi?
Bu iki soruyu yanıtladıktan sonra aşağıda yazdıklarım size daha çok şey ifade edecektir.
1- Koç İlköğretim Okulu
Çocuğunu bu okula gönderip de memnun olmayan tek bir ebeveyne rastlamadım. Tabii o kadar parayı veren bir insanın tutup da ben aslında memnun değilim gerçeğini dile getirmesi psikolojik olarak zor olsa gerek. Ama ben zannediyorum ki hepsi samimiler. Çok parası olanlar için anladığım kadarıyla en ideal okul. Kampüslerini gördüğünüzde hayran kalıyorsunuz. Diğer okulların hiçbirinde bu okulun sunduğu olanakları bulamazsınız. Dediğim gibi, paranız varsa, çocuğunuzun göreceli ama muteber ailelerin çocukları ile birlikte okumasını, aynı havayı solumasını ve sosyal çevresinin yine göreceli ama kaliteli olmasını istiyorsanız, çok fazla düşünmeye gerek yok. Sen neden seçmedin derseniz, bana çok pahalı geldi. Bir de mesafe seçmememde çok büyük rol oynadı. Beş yaşından itibaren minik fujimin servislerde sürünmesine, sabahın 06:30' unda kalkmasına,07:30' da ders başı yapmasına gönlüm el vermedi. Çok hırslı anne babalar ne var bunda alışsın, hayat böyle bir şey, hem o yolu çekecek ama çok mutlu bir ortamda okuyacak diyeceklerdir. Her nevi düşünceye saygım var. Kesinlikle ilk üçümdeydi.
2- İstanbul Erkek Liseliler Vakfı İlköğretim Okulu veya Alev İlköğretim Okulu
Bu okulları şöyle bir gezdim ve sadece Alev' in tanıtım toplantısına katıldım. Ortamları güzel. Eğitimleri Almanca. Ben Almanca tercih etmediğimden üzerinde pek durmadım. Bu ekolu sevenler zaten başka okulları pek düşünmeyecektir. Alev ve İstanbul Erkek arasında bir seçim yapacaklardır. İstanbul Erkek' e diyecek bir şeyim yok ama Alev hakkında biraz detay vermeye çalışayım. Yeri çok uzak. Kasabanın hemen yanında. Yeşillikler içinde, havası güzel az katlı bir binada. Tanıtım için çok profesyonelce hazırlanmışlar. Çocukları bir saatlik bir mülakata alıyorlar ve 9 ana kriter üzerinden değerlendiriyorlar. Bu değerlendirmeyi size olumluları değil olumsuzları telefonda iki saniyede iletmek şeklinde paylaşıyorlar ve karşılığında 100TL alıyorlar. Çok hoşunuza gidebilecek detaylar var. Mesela senede 1-2 kere yurt dışından yazarlar geliyormuş ve kütüphanese uyku tulumları ile yatıp okuma geceleri yapıyorlarmış. Ertesi günde anne babalarla kahvaltı yapılıyormuş. Kayak kampları, sörf kampları, yaz okulları ile gözünüzü gerçekten iyi boyuyor. Benim oğlum mülakatta 6/9 başarılı olmuş. Başarısız olduğu konulardan birini söyliyim. Ona sormuşlar arkadaşının oyuncağını kaybettin ne yaparsın. O da üzülürüm diye cevap vermiş ama çözüm üretmemiş. Mesela kendi oyuncağımı verirdim, yeni oyuncak alırdım vb. dememiş. Halbuki ona ne hissedersin diye değil ne yaparsın diye sormuşlar. Çok hassas bir çocukmuş. Tuhaf gelse de bunu öğrendiğime sevindim dedim telefondaki yetkiliye. Çünkü okuldan gerçekten etkilenmiştim. Ama daha sonrasında hemen parayı söyleyip, bu hafta içerisinde hemen kayıt yaptırmanız lazım dediklerinde ve bunu dili de pek hoş olmadığından bir anda negatife döndü düşüncelerim. Dur bakalım dedim içimden daha hangi aydayız.
3- Sev İlköğretim Okulu
Üsküdar Amerikanla gidip görüşmedim. Kampüsü güzel değil, eğitim eskisi gibi değil diye duydum. Başarıları da pek iç açıcı değildi. Üzerinde durmadım.
4- Bilfen İlköğretim Okulu
Seloş ve Nil bu okulu ziyaret etmek istememe bile kızdılar. Oraya verirsen bizim oğlanı senin canına okuruz dedi teyzeleri. Hatta Selinin annesi Kaanın anneannesi Behrin teyze bile sen deli misin diye tepki gösterdi. Önyargılı davranmak istemedim gittim. Çok fiyakalı bir kadın müdür karşıladı bizi. Çok şık, çok bakımlı. Walla dedi önünüzde 160 tane ön kayıt var, size sıra gelir mi bilemem (daha sonra kayıtlarımız müsait diye aradı tabii) ama mutlaka kuralara giren kazanan olur yer açılabilir. Anlattı da anlattı okullarını. Başarılarını, tüm Bilfen okullarının bilimum sınavlarda elde ettiği dereceleri. Gerçekten sınavlardaki başarı oranları çok yüksek. Uzun uzun anlatılanları dinledikten sonra açıkça sordum. Okulunuz hakkında bir takım şehir efsaneleri var. Bunları bir de sizden dinlemek istiyorum dedim. Buyrun dedi hanım efendi. Ben de sordum. ''Okullarınızın çok disiplinli ve sınav odaklı olduğu söyleniyor. Başarısız öğrenciyi eliyormuşsunuz, hatta okuldan alın diyormuşsunuz. Bir de sosyal etkinlikleriniz çok kısıtlıymış ve çok fazla ödev veriliyormuş çocukların hafta sonları ödev yapmakla geçiyormuş'' dedim. Bana şöyle açıklama yaptı. ''Bizim için sınavlarda başarı çok önemli. Bu Türkiye' nin gerçeği. Sınavlar malesef var olan bir gerçek. Çocukların bu sınavlarda başarısız olduklarında da psikolojilerinin ne kadar bozulacağını bir düşünsenize. Bu gerçeği anne baba ya da bir eğitimci olarak göz ardı edemezsiniz.'' İlk seneden sonra en başarıları bir sınıfa diğerlerini başka bir sınıfa topluyorlarmış. Bu aslında hem öğrenciler hem de öğretmenler için iyi bir şeymiş. Öğretmen geride kalanlara anlatırken diğerleri sıkılmıyormuş, eğitim hakları ellerinden alınmıyormuş. Diğer senelerde bu uygulama devam ediyormuş. Çocuk çok uyumsuzsa (bence bu kısma başarısızsa da dahil) veliye okuldan almasının daha hayırlı olacağı iletiliyormuş. Sonuçta disiplini ve uyumu bozan bir öğrencinin diğer öğrencilerin hakkını engellemesi söz konusu olamazmış. Çocuğunuz bu maratona katlanabilecekse olabilir tabii, ama ben benimkisi katlanabilecek olsa dahi böyle bir tercihte bulunmayacağıma daha o anda karar vermiştim. Sosyallik konusunda da çok fazla reklam yapamadığımızdan bu şehir efsaneleri yayılıyor dedi ve bize dergiler, resimler gösterdi. O hafta zaten Kaanın anneannesi 23 nisanlar bile doğru düzgün kutlanmıyor dediğinde herşeyden emindim. Fethullah okullarından olup olmadıklarını, gizli ortak olduğuna dair dedikodular olduğunu bu saatten sonra sormadım bile. Böyle rivayetler var tabi, müdür odalarında Atatürk resmi yokmuş falan diyorlar. Gerçekten yoktu sanki, ya da vardı da benim dikkatimi çekmedi, günahlarını almayayım şimdi.
5- Eyüboğlu İlköğretim Okulu
Ben hem Çamlıca hem de Ataşejir kampüslerini gezdim. Çamlıca kampüsleri sosyal imkanlar açısından etkileyiciydi. Bir koca bina sadece bunun için ayrılmış, içerisinde büyük bir havuz, kocaman bir kapalı basket sahası, çeşitli etkinlik odaları var. Ataşehir kampüsü ise daha bir butik havada, bahçesi daha yeşil daha sevimli, az katlı ve sıcak. Nasıl olsa dördüncü sınıftan sonra çamlıcaya geçeceklerinden ilk etapta Ataşehire odaklandım. Tam ortada bir okul. Hem disiplinli hem sosyal olanaklara sahip. Turumda bir kenera yazdım ve benim ilk üçüme girdi.
6- Küçük Prens İlköğretim Okulu
Hoş bir okul. Fransızca eğitim veriyor. Kızı burada okuyan bir arkadaşım var, çok çok memnun. Ödevler konusunda ona hiç ihtiyaç olmuyormuş. Öneririm demişti. Ama Fransızca istemediğimden ve Samandıra bana uzak geldiğinden ilk üçe almadım. Eğer siz Fransızcaya olumlu bakıyorsanız sizin için çok iyi bir alternatif olacaktır.
7- Denizatı İlköğretim Okulu
İçerenköyde gümrüğe yakın tuhaf bir mevkiide. Son yıllarda çok popüler. Almanca eğitim veriyor. Fiyatı diğer okullara göre çok makul. Çünkü çocuğun kıyafetinden tokasına, silgisinden çorabına her şey fiyata dahil. Sürprizlerle karşılaşmıyorsunuz. Gönderenler çok memnun. Butik bir okul, başarılı bir okul.
8- Marmara Koleji
Bu okul da Samandırada. Küçük Prense çok yakın. Çok büyük yemyeşil bir kampüsü var. Okul dışı sosyal etkinliğe ihtiyaç duymuyorlarmış, gezileri vb. pek olmuyormuş. Çünkü herşey gözlem evi dahil okulun içerisinde varmış. Bana devlet okulundan pek farklı gelmedi. Müdür yardımcısı okulun başarısı hakkında bilgi bile doğru düzgün vermedi. Eee bir tane x okulunu kazanan, iki tane y okulunu kazanan vardı geçen sene gibi bir açıklama yaptı. Tanıtım dokümantasyonu zayıftı. Nil hem burada hem Bilfende İngilizce öğretmenliği yaptı. Bana bu okulu çok önermişti. Fiyatı da diğerlerine göre çok uygun. Bir bakmanızda fayda olabilir. Benim içime sinmedi. Ana sınıfı binasının bahçe duvarlarında çit yoktu. Bir boşlukta çocukların kısa duvardan atmasını nasıl engelleyecekler diye içimden geçirdim. Çok temiz de gelmedi.
9- Irmak Koleji
Yeri çok güzel. Caddebostanda. İki arkadaşımızın çocukları bu okula gidiyorlar. Sınıf mevcutları çok az. Çok butik. Hatta lisesinde sınıflar sınavı kazanan çocuklar okuldan ayrılınca 4-5 kişiye iniyormuş. Ortalamanın biraz üstü bir eğitimleri varmış. Yenilikleri yakından takip edip uyguluyorlarmış. Hafta sonları okulda bolca aktivite oluyormuş ve bunlara katılıyorlarmış. Önerdiler. Ama benim içime pek sinmedi.
10- Özel Efdal İlköğretim Okulu
Bu da ilk üçüme giren son okul. Göztepede. Butik bir okul. Bir aile yönetiyor. Karı koca çocuklar damatlar hepsi işin başında. Okulun müdürünün okulu tanıtımı çok başarılıydı. Çok hazırlıklıydı ve hiç bir detayı atlamadı. Bize soracak bir soru kalmamıştı neredeyse. Sadece iki sınıf mezun ediyorlarmış. Birebir çocuklarla ilgilenebiliyorlar. Okulda öğrenci başına okuldaki tüm çalışanlar dikkate alındığında beş çalışan düşüyormuş. Okulun lisesi yok, olması da düşünülmüyor. Okul dpremden sonra yıkılıp çelik olarak tekrar yapılmış. Çok beğendim. Sadece kampüsü çok vasat geldi. Bir de bir kaç seneye taşınıcaz dediler oraya takıldım. Son olarak ingilizce metaryellerini sorduğumda bana damadım Boğaziçi İngiliz Dilinden mezun o hazırlıyor belirli bir kitap vb. yok dediğinde teredütte kaldım. Ben nereden bileceğim senin damadının uzmanlığını diye geçirdim içimden.
Neyse zamanı geldiğinde tüm bu değerlendirmelerim sonucunda Eyüboğlu Ataşehir İlköğretim Okulu' nda karar kıldım. Koç kadar uzak ve pahalı değil, evimize yakın çocuk yollarda telef olmayacak. Sosyallik ve disiplin dengesi yerinde, herhangi bir aşırılık yok. İngilizce eğitimine çok önem veriyorlar ve duyduğum kadarıyla çok da başarılılar. Ben bu dertten kurtuldum, darısı diğer tüm anne babaların başına. Her sene bu parayı vereceğime, devlet okuluna gönderir, mezun olunca Amerikaya yollarım, ona bir ev alırım vb. de diyebilirsiniz tabi, bu apayrı bir konu. Ben sadece yaşadıklarımı yaşayan ya da yaşayacak anne babalara bir yardımım dokunsun istedim...Kolay gelsin...
Biz Anadolu Yakasında oturduğumuzdan benim aktaracaklarım bu okullarla sınırlı. Bir çok anne ile görüştüm seçimimi yaparken. Onların bana aktardıklarını da paylaşacağım sizlerle.
Okul seçiminde iki önemli unsur var:
1- Siz bir okuldan ne bekliyorsunuz?
- OKS hakkındaki düşünceleriniz, sınavları ne kadar önemsediğiniz, disipline bakış açınız vb. sizin için ne kadar öncelikli?
- Yoksa ben çocuğumun sınav maratonuna girmesini pek istemiyorum. Benim için önemli olan özgür düşünen sosyal bir birey olması diye mi düşünüyorsunuz?
2- Sizin çocuğunuz nasıl bir birey?
- Zora gelebilir mi? Çabuk pes eder mi? Strese dayanıklı mı? Yarışmayı seviyor mu?
- Yoksa duygusal mı? Hassas mı? Başarısızlık onu çok etkiler mi?
Bu iki soruyu yanıtladıktan sonra aşağıda yazdıklarım size daha çok şey ifade edecektir.
1- Koç İlköğretim Okulu
Çocuğunu bu okula gönderip de memnun olmayan tek bir ebeveyne rastlamadım. Tabii o kadar parayı veren bir insanın tutup da ben aslında memnun değilim gerçeğini dile getirmesi psikolojik olarak zor olsa gerek. Ama ben zannediyorum ki hepsi samimiler. Çok parası olanlar için anladığım kadarıyla en ideal okul. Kampüslerini gördüğünüzde hayran kalıyorsunuz. Diğer okulların hiçbirinde bu okulun sunduğu olanakları bulamazsınız. Dediğim gibi, paranız varsa, çocuğunuzun göreceli ama muteber ailelerin çocukları ile birlikte okumasını, aynı havayı solumasını ve sosyal çevresinin yine göreceli ama kaliteli olmasını istiyorsanız, çok fazla düşünmeye gerek yok. Sen neden seçmedin derseniz, bana çok pahalı geldi. Bir de mesafe seçmememde çok büyük rol oynadı. Beş yaşından itibaren minik fujimin servislerde sürünmesine, sabahın 06:30' unda kalkmasına,07:30' da ders başı yapmasına gönlüm el vermedi. Çok hırslı anne babalar ne var bunda alışsın, hayat böyle bir şey, hem o yolu çekecek ama çok mutlu bir ortamda okuyacak diyeceklerdir. Her nevi düşünceye saygım var. Kesinlikle ilk üçümdeydi.
2- İstanbul Erkek Liseliler Vakfı İlköğretim Okulu veya Alev İlköğretim Okulu
Bu okulları şöyle bir gezdim ve sadece Alev' in tanıtım toplantısına katıldım. Ortamları güzel. Eğitimleri Almanca. Ben Almanca tercih etmediğimden üzerinde pek durmadım. Bu ekolu sevenler zaten başka okulları pek düşünmeyecektir. Alev ve İstanbul Erkek arasında bir seçim yapacaklardır. İstanbul Erkek' e diyecek bir şeyim yok ama Alev hakkında biraz detay vermeye çalışayım. Yeri çok uzak. Kasabanın hemen yanında. Yeşillikler içinde, havası güzel az katlı bir binada. Tanıtım için çok profesyonelce hazırlanmışlar. Çocukları bir saatlik bir mülakata alıyorlar ve 9 ana kriter üzerinden değerlendiriyorlar. Bu değerlendirmeyi size olumluları değil olumsuzları telefonda iki saniyede iletmek şeklinde paylaşıyorlar ve karşılığında 100TL alıyorlar. Çok hoşunuza gidebilecek detaylar var. Mesela senede 1-2 kere yurt dışından yazarlar geliyormuş ve kütüphanese uyku tulumları ile yatıp okuma geceleri yapıyorlarmış. Ertesi günde anne babalarla kahvaltı yapılıyormuş. Kayak kampları, sörf kampları, yaz okulları ile gözünüzü gerçekten iyi boyuyor. Benim oğlum mülakatta 6/9 başarılı olmuş. Başarısız olduğu konulardan birini söyliyim. Ona sormuşlar arkadaşının oyuncağını kaybettin ne yaparsın. O da üzülürüm diye cevap vermiş ama çözüm üretmemiş. Mesela kendi oyuncağımı verirdim, yeni oyuncak alırdım vb. dememiş. Halbuki ona ne hissedersin diye değil ne yaparsın diye sormuşlar. Çok hassas bir çocukmuş. Tuhaf gelse de bunu öğrendiğime sevindim dedim telefondaki yetkiliye. Çünkü okuldan gerçekten etkilenmiştim. Ama daha sonrasında hemen parayı söyleyip, bu hafta içerisinde hemen kayıt yaptırmanız lazım dediklerinde ve bunu dili de pek hoş olmadığından bir anda negatife döndü düşüncelerim. Dur bakalım dedim içimden daha hangi aydayız.
3- Sev İlköğretim Okulu
Üsküdar Amerikanla gidip görüşmedim. Kampüsü güzel değil, eğitim eskisi gibi değil diye duydum. Başarıları da pek iç açıcı değildi. Üzerinde durmadım.
4- Bilfen İlköğretim Okulu
Seloş ve Nil bu okulu ziyaret etmek istememe bile kızdılar. Oraya verirsen bizim oğlanı senin canına okuruz dedi teyzeleri. Hatta Selinin annesi Kaanın anneannesi Behrin teyze bile sen deli misin diye tepki gösterdi. Önyargılı davranmak istemedim gittim. Çok fiyakalı bir kadın müdür karşıladı bizi. Çok şık, çok bakımlı. Walla dedi önünüzde 160 tane ön kayıt var, size sıra gelir mi bilemem (daha sonra kayıtlarımız müsait diye aradı tabii) ama mutlaka kuralara giren kazanan olur yer açılabilir. Anlattı da anlattı okullarını. Başarılarını, tüm Bilfen okullarının bilimum sınavlarda elde ettiği dereceleri. Gerçekten sınavlardaki başarı oranları çok yüksek. Uzun uzun anlatılanları dinledikten sonra açıkça sordum. Okulunuz hakkında bir takım şehir efsaneleri var. Bunları bir de sizden dinlemek istiyorum dedim. Buyrun dedi hanım efendi. Ben de sordum. ''Okullarınızın çok disiplinli ve sınav odaklı olduğu söyleniyor. Başarısız öğrenciyi eliyormuşsunuz, hatta okuldan alın diyormuşsunuz. Bir de sosyal etkinlikleriniz çok kısıtlıymış ve çok fazla ödev veriliyormuş çocukların hafta sonları ödev yapmakla geçiyormuş'' dedim. Bana şöyle açıklama yaptı. ''Bizim için sınavlarda başarı çok önemli. Bu Türkiye' nin gerçeği. Sınavlar malesef var olan bir gerçek. Çocukların bu sınavlarda başarısız olduklarında da psikolojilerinin ne kadar bozulacağını bir düşünsenize. Bu gerçeği anne baba ya da bir eğitimci olarak göz ardı edemezsiniz.'' İlk seneden sonra en başarıları bir sınıfa diğerlerini başka bir sınıfa topluyorlarmış. Bu aslında hem öğrenciler hem de öğretmenler için iyi bir şeymiş. Öğretmen geride kalanlara anlatırken diğerleri sıkılmıyormuş, eğitim hakları ellerinden alınmıyormuş. Diğer senelerde bu uygulama devam ediyormuş. Çocuk çok uyumsuzsa (bence bu kısma başarısızsa da dahil) veliye okuldan almasının daha hayırlı olacağı iletiliyormuş. Sonuçta disiplini ve uyumu bozan bir öğrencinin diğer öğrencilerin hakkını engellemesi söz konusu olamazmış. Çocuğunuz bu maratona katlanabilecekse olabilir tabii, ama ben benimkisi katlanabilecek olsa dahi böyle bir tercihte bulunmayacağıma daha o anda karar vermiştim. Sosyallik konusunda da çok fazla reklam yapamadığımızdan bu şehir efsaneleri yayılıyor dedi ve bize dergiler, resimler gösterdi. O hafta zaten Kaanın anneannesi 23 nisanlar bile doğru düzgün kutlanmıyor dediğinde herşeyden emindim. Fethullah okullarından olup olmadıklarını, gizli ortak olduğuna dair dedikodular olduğunu bu saatten sonra sormadım bile. Böyle rivayetler var tabi, müdür odalarında Atatürk resmi yokmuş falan diyorlar. Gerçekten yoktu sanki, ya da vardı da benim dikkatimi çekmedi, günahlarını almayayım şimdi.
5- Eyüboğlu İlköğretim Okulu
Ben hem Çamlıca hem de Ataşejir kampüslerini gezdim. Çamlıca kampüsleri sosyal imkanlar açısından etkileyiciydi. Bir koca bina sadece bunun için ayrılmış, içerisinde büyük bir havuz, kocaman bir kapalı basket sahası, çeşitli etkinlik odaları var. Ataşehir kampüsü ise daha bir butik havada, bahçesi daha yeşil daha sevimli, az katlı ve sıcak. Nasıl olsa dördüncü sınıftan sonra çamlıcaya geçeceklerinden ilk etapta Ataşehire odaklandım. Tam ortada bir okul. Hem disiplinli hem sosyal olanaklara sahip. Turumda bir kenera yazdım ve benim ilk üçüme girdi.
6- Küçük Prens İlköğretim Okulu
Hoş bir okul. Fransızca eğitim veriyor. Kızı burada okuyan bir arkadaşım var, çok çok memnun. Ödevler konusunda ona hiç ihtiyaç olmuyormuş. Öneririm demişti. Ama Fransızca istemediğimden ve Samandıra bana uzak geldiğinden ilk üçe almadım. Eğer siz Fransızcaya olumlu bakıyorsanız sizin için çok iyi bir alternatif olacaktır.
7- Denizatı İlköğretim Okulu
İçerenköyde gümrüğe yakın tuhaf bir mevkiide. Son yıllarda çok popüler. Almanca eğitim veriyor. Fiyatı diğer okullara göre çok makul. Çünkü çocuğun kıyafetinden tokasına, silgisinden çorabına her şey fiyata dahil. Sürprizlerle karşılaşmıyorsunuz. Gönderenler çok memnun. Butik bir okul, başarılı bir okul.
8- Marmara Koleji
Bu okul da Samandırada. Küçük Prense çok yakın. Çok büyük yemyeşil bir kampüsü var. Okul dışı sosyal etkinliğe ihtiyaç duymuyorlarmış, gezileri vb. pek olmuyormuş. Çünkü herşey gözlem evi dahil okulun içerisinde varmış. Bana devlet okulundan pek farklı gelmedi. Müdür yardımcısı okulun başarısı hakkında bilgi bile doğru düzgün vermedi. Eee bir tane x okulunu kazanan, iki tane y okulunu kazanan vardı geçen sene gibi bir açıklama yaptı. Tanıtım dokümantasyonu zayıftı. Nil hem burada hem Bilfende İngilizce öğretmenliği yaptı. Bana bu okulu çok önermişti. Fiyatı da diğerlerine göre çok uygun. Bir bakmanızda fayda olabilir. Benim içime sinmedi. Ana sınıfı binasının bahçe duvarlarında çit yoktu. Bir boşlukta çocukların kısa duvardan atmasını nasıl engelleyecekler diye içimden geçirdim. Çok temiz de gelmedi.
9- Irmak Koleji
Yeri çok güzel. Caddebostanda. İki arkadaşımızın çocukları bu okula gidiyorlar. Sınıf mevcutları çok az. Çok butik. Hatta lisesinde sınıflar sınavı kazanan çocuklar okuldan ayrılınca 4-5 kişiye iniyormuş. Ortalamanın biraz üstü bir eğitimleri varmış. Yenilikleri yakından takip edip uyguluyorlarmış. Hafta sonları okulda bolca aktivite oluyormuş ve bunlara katılıyorlarmış. Önerdiler. Ama benim içime pek sinmedi.
10- Özel Efdal İlköğretim Okulu
Bu da ilk üçüme giren son okul. Göztepede. Butik bir okul. Bir aile yönetiyor. Karı koca çocuklar damatlar hepsi işin başında. Okulun müdürünün okulu tanıtımı çok başarılıydı. Çok hazırlıklıydı ve hiç bir detayı atlamadı. Bize soracak bir soru kalmamıştı neredeyse. Sadece iki sınıf mezun ediyorlarmış. Birebir çocuklarla ilgilenebiliyorlar. Okulda öğrenci başına okuldaki tüm çalışanlar dikkate alındığında beş çalışan düşüyormuş. Okulun lisesi yok, olması da düşünülmüyor. Okul dpremden sonra yıkılıp çelik olarak tekrar yapılmış. Çok beğendim. Sadece kampüsü çok vasat geldi. Bir de bir kaç seneye taşınıcaz dediler oraya takıldım. Son olarak ingilizce metaryellerini sorduğumda bana damadım Boğaziçi İngiliz Dilinden mezun o hazırlıyor belirli bir kitap vb. yok dediğinde teredütte kaldım. Ben nereden bileceğim senin damadının uzmanlığını diye geçirdim içimden.
Neyse zamanı geldiğinde tüm bu değerlendirmelerim sonucunda Eyüboğlu Ataşehir İlköğretim Okulu' nda karar kıldım. Koç kadar uzak ve pahalı değil, evimize yakın çocuk yollarda telef olmayacak. Sosyallik ve disiplin dengesi yerinde, herhangi bir aşırılık yok. İngilizce eğitimine çok önem veriyorlar ve duyduğum kadarıyla çok da başarılılar. Ben bu dertten kurtuldum, darısı diğer tüm anne babaların başına. Her sene bu parayı vereceğime, devlet okuluna gönderir, mezun olunca Amerikaya yollarım, ona bir ev alırım vb. de diyebilirsiniz tabi, bu apayrı bir konu. Ben sadece yaşadıklarımı yaşayan ya da yaşayacak anne babalara bir yardımım dokunsun istedim...Kolay gelsin...
17 Mayıs 2010 Pazartesi
Gaziantepte Tuvalet Skandalı
Gaziantep Kalesine yakın bir yerlere park etti otobüsümüz ve biz arkadaşım Nil' le şehir merkezine doğru ilerlemeye başladık. Dükkanları gezerken tuvalet ihtiyacımız doğdu. Kıvranıyoruz. Rehberimz ıg ediyor mıg ediyor derken bize son çare camiye bakmamızı söyledi. Koşar adım caminin avlusunu geçtik. ''Bay Bayan WC'' yazan tabelanın bulunduğu kapıdan içeri ilk ben girdim. ''Aaaa pardon, burası erkekler tuvaletiymiş'' diyerek arkamı döndüm ve çıktık. Bir anda tabelalı kapıdan girer girmez kendimizi geniş bir alanda işeyen onlarca adamın tam ortasında bulmuştuk. Allah Allah o zaman neden Bay Bayan yazmışlar acaba diye düşünerek avludan çıkışa doğru ilerlerken bir adam paçalarını kıvırmış, ayağında terlikler, saçları hafif dökük, yanakları kırmızı kırmızı bize doğru koştu. ''Bayan wc miz var, buyurun buyurun'' dedi. Adamın suratındaki ifade pek güven vermese de, belki de biz kötü niyetliyiz diyerek onu takip ettik. ''Amca, biz zaten bu kapıdan girdik. İçeride adamlar var'' diyorduk ama o sürekli ''buyurun, buyurun'' diyordu. Buyurduk. Yine onlarca şalvarlı işeyen adamın ortasındaydık. Bize sağdaki duş perdesini işaret etti. Nasıl yani? bakışları fırlattık Nille birbirimize. Sonra adama boşverin önemli değil diyerek kaçmaya çalıştık. Ama adam şııırt diye açıverdi duş perdesini ve bize aha burada yapabilirsiniz dedi. Bu nasıl bir şey yaa? diyerek koşar adım uzaklaşırken, adam hala arkamızdan ''korkmayın bir şey yok, rahatça yapabilirsiniz'' diye bağırıyordu. Tüm işeyen cami cemaati çişimizin geldiğini ve o anda çok sıkışık olduğumuzu öğrenmişti ve biz utançtan ne yapacağımızı şaşırmıştık. Gaziantepe turist olarak giderseniz, otelden çıkmadan önce tüm ihtiyaçlarınızı mutlaka gidermiş olun. Yoksa iki seçeneğiniz var ya altınıza yapacaksınız ya da ...
13 Mayıs 2010 Perşembe
Adana- Gaziantep- Urfa- Mardin- Midyat- Batman- Diyarbakır seyahatimden....
Doğuda bir tek Malatyayı görmüş ülkesi cahili bir insan olarak tura katılalım dedik. Çok güzel çok özel bir deneyim oldu. Birincisi oraların bu kadar yeşil olduğunu bilmiyordum, uçsuz bucaksız boş yeşil alanları, tarlaları görünce gözüm yoruldu. Alışık değilim tabi yeşilin hiç bir tonuna. Bizim camdan sadece gri binalar gözükmekte. İkincisi gerçekten farklı bir hava var bu şehirlerde insanı çarpıyor etkiliyor. Üçüncüsü Nemruta tırmanmamak lazım. Çok yorucu ve pek de değmiyor. Dördüncüsü Diyarbakıra bir daha gitmem kesinlikle. Çok pisti sokakları ve kendimi uzaylı gibi hissettim. Ama Bağdat Caddesi Cumhuriyetinden ya da Vatikandan diyelim çıkıp da gerçek dünyayı görmek güzeldi. Herkese tavsiye ederim. Yanlız sakın bizim gibi 3 günde 1500 km yol yapmayın. Şöyle 6-7 güne yayın bu seyahati. Havanın, yemeklerin, yurdum insanının tadını çıkarın. Urfada mutlaka El- ruha otelde kalın. Gaziantepte İmam Çağdaşa uğramadan gitmeyin. Tuvalet ihtiyacınızı mutlaka otelde giderin. Kadınlar şehir hayatında camiler dahil pek düşünülmemiş. Camide kadınlar tuvaleti olayını bilahere anlatmalıyım.
6 Mayıs 2010 Perşembe
Okul Seçimi
Bu okul seçme konusu iyice canımı sıkmaya başladı. Daha 4,5 yaşındaki bir çocuğun şimdiden yarış atı gibi bir o okula bir bu okula mülakata gitmesi kadar yorucu bir şey yok. Görüyorum ki, diğer anne babalar çok çabuk adapte olmuşlar bu işe.
Geçen gün şu meşhur okullardan birinin bir saat süren mülakatındaydık. Benim ki çıkışta gözlerini bana dikerek titrek bir sesle sordu. ''Anne beni kabul etmişler midir bu okula?'' Öyle acıdı ki içim kıyamadım ve daha fazla okul gezmemeye, en azından onu gezdirmemeye karar verdim.
Bugün aradılar, aman neyse geçmişiz mülakatı. Daha detaylı yazacağım görüşlerimi. Belki diğer annelere bir faydası dokunur.
Geçen gün şu meşhur okullardan birinin bir saat süren mülakatındaydık. Benim ki çıkışta gözlerini bana dikerek titrek bir sesle sordu. ''Anne beni kabul etmişler midir bu okula?'' Öyle acıdı ki içim kıyamadım ve daha fazla okul gezmemeye, en azından onu gezdirmemeye karar verdim.
Bugün aradılar, aman neyse geçmişiz mülakatı. Daha detaylı yazacağım görüşlerimi. Belki diğer annelere bir faydası dokunur.
Çocuk olmak ne güzel
Bugün oğlum Barkına babası sitem etti. Barkımcım hiç bizim değerimizi bilmiyorsun diye. Bizimkisi düşündü düşündü ve öyle bir soru sordu ki eşimle birbirimize baktık ve kahkaha atmaktan başka bir çare bulamadık. Ne mi dedi? ''Sizin değeriniz ne kadar baba?''
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)